İklim değişikliği, günümüzde dünya gündeminin en öncelikli konularından biri haline geldi. Artan enerji talebinin yaklaşık %80’inin hâlâ fosil yakıtlarla karşılanıyor olması, atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunu artırarak sera gazı etkisini güçlendiriyor (IEA, 2022). Bu durum sadece iklim krizini derinleştirmekle kalmıyor; aynı zamanda hava kirliliği, ekosistem tahribatı ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi geri dönüşü zor sonuçlara yol açıyor.
Bu tablo karşısında bilim insanları, politika yapıcılar ve uluslararası kuruluşlar, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye odaklanan çözümleri hızla gündeme taşıdı. Bu çabaların küresel ölçekteki ilk önemli adımı, 1997 yılında imzalanan ve 2005’te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü oldu. Protokol, sanayileşmiş ülkelere sera gazı emisyonlarını azaltma yükümlülüğü getirerek çevre mücadelesine hukuki bir zemin kazandırdı.
Kyoto Protokolü ve Esnek Pazar Mekanizmaları
Kyoto Protokolü, çevresel hedeflere daha ekonomik yollarla ulaşmak amacıyla “Esnek Pazar Mekanizmaları“nı devreye almıştır. Bu mekanizmalar üç başlıkta toplanır:
- Emisyon Ticareti Sistemi (ETS)
- Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM)
- Ortak Uygulama Mekanizması (JI)
Örneğin, CDM kapsamında gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerde çevre dostu projeler geliştirerek hem emisyon azaltım hedeflerine ulaşmakta hem de ev sahibi ülkelerde sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamaktadır. 2023 itibarıyla bu kapsamda 7844 proje gerçekleştirilmiş ve 2,3 milyar adet Sertifikalı Emisyon Azaltım Birimi (CER) üretilmiştir.
Ortak Uygulama Mekanizması, sanayileşmiş ülkelerin birbirleriyle emisyon azaltım projeleri yürütmesine olanak tanırken, Emisyon Ticareti Mekanizması ise fazla emisyon azaltımı yapan bir ülkenin bu hakkı başka bir ülkeye satarak çevresel yatırımlarını ekonomik avantaja çevirmesine imkân sunar.
Karbon Piyasalarının ve Karbon Fiyatlandırmasının Doğuşu
Kyoto Protokolü ile birlikte karbon emisyonlarının sistematik olarak ölçülmesi, izlenmesi ve raporlanması ihtiyacı doğdu. Bu süreç, karbon fiyatlandırması kavramını ortaya çıkardı.
Karbon fiyatlandırması, sera gazı emisyonlarının neden olduğu çevresel zararların ekonomik maliyetini doğrudan kirleticilere yüklemeyi amaçlayan bir ekonomik araçtır. İki temel yöntem öne çıkar:
- Emisyon Ticaret Sistemleri (ETS): Emisyonlara bir üst sınır getirilir. Şirketler bu sınır dahilinde karbon izinleri alıp satabilir.
- Karbon Vergileri: Belirli bir karbon fiyatı belirlenir ve emisyon yapan her birim için sabit bir ücret ödenir.
Bu sistemler, emisyon azaltımını teşvik ederken şirketleri daha temiz teknolojilere yönlendirmeye de yardımcı olur. Aynı zamanda düşük karbonlu ekonomiye geçişi hızlandırarak sürdürülebilir büyümeye katkı sağlar.
Türkiye’nin Karbon Piyasalarındaki Yeri
Türkiye, Kyoto Protokolü kapsamında mutlak emisyon azaltım yükümlülüğü taşımamasına rağmen, gönüllü karbon piyasalarında aktif rol almıştır. Pek çok kurum ve kuruluş, gönüllü karbon kredisi projeleri geliştirerek çevresel sorumluluk anlayışıyla hareket etmektedir.
Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan İSTAÇ, Avrupa Karbon Borsaları’nda satışa sunduğu karbon kredileriyle 2020 yılında 1,625 milyon ton karbon azaltımına katkı sağlamıştır. Bu krediler, katı atıkların enerjiye dönüştürülmesi gibi projelerden elde edilmiştir.
Gönüllü karbon piyasalarının avantajları arasında düşük maliyet, esnek proje tasarımı ve daha az bürokrasi bulunurken; standartlaşma eksikliği ve şeffaflık problemleri ise önemli zorluklar arasında yer almaktadır.
Sonuç: İklim İçin Ekonomik Çözümler
İklim değişikliğiyle mücadele artık yalnızca çevre politikalarının değil, ekonomik stratejilerin de bir parçası haline gelmiştir. Karbon piyasaları ve karbon fiyatlandırması, emisyonları azaltmada hem etkili hem de maliyet açısından uygulanabilir araçlar sunar.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de bu sistemlerin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması, hem çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak hem de ekonomik büyüme açısından yeni fırsatlar yaratacaktır.
İklim değişikliği karşısında atılacak her adımın artık bir maliyeti var — ve bu maliyeti doğru yönetmek, geleceğin dünyasını belirleyecek.
Yazar: İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü